Sie sind hier: 

>> 14 Mart Etkinlikleri  >> 14-03-2010 Berlin 

  |  

Kontakt

  |

14-03-2010 Berlin

14 Mart "Dünyada Barajlara Karsi Eylem Günü,, olmasi nedeniyle, Munzur
Umweltinsiyativi Berlin, Dersim ili Munzur vadisinde, Munzur irmagi
uzerinde yapilmakta olan barajlari protesto etmek amaciyla bir
etkinlik düzenledi.


Etkinlik cercevesinde günün anlami belirtilikten sonra Nezahat Gündogan
´in Munzur Akmazsa adli filmi gösterildi arkasindan yöre
sanatcilarindan Kemal Kahraman - Mavis Güneser , Cemal Kilinc
Kenan Akgül ün müzik dinletisi ile Sair Kemal B. Cemgil ise siirleri ile
katkida bulundu.

14 Mart Uluslararası Nehirler, Su ve Yaşam için Barajlara Karşı Eylem Günü’nde Berlin Munzur Çevre İnisiyatifi, Berlin Cemevin'de "Munzur Milli Parkını Kurtaralım". "Munzur Vadisi Yok Olmasın, Munzur Barajlara Karşı" adı altında bir etkinlik yapıldı. Belgesel filim gösterimi "Munzur Akmasa" izlenildi. Xızır, Munzur, Düzgün baba, ve Dersim üzerine yakılmış ağıtlar,deyişler, strand ve klamlar Kırmançki dillendirildi. Kemal Kahraman ile Pir Mahmud'un söyleşinin ardında, Kemal Kahraman ve Maviş Güneşer dinletilerini sundular.


Yoğun bir katılımın olduğu etkinlikte İlk olarak Berlinli genç Ozan Kenan Şiirle açılış yaptı. Ardında da otantik dengbej klamıyla Kırmançki olarak müziksiz 3 bölümde olan Dersim tarihi ve Seyit Rıza ile ilgili klamı çok beğeni toplayan Ozan Kenan Bağlaması ile Kırmançki strandlarlardan sonra coşkulu alkışlar eşliğinde uğurlandı.


Munzur çember içinde
Dersim zülüm içinde
Munzur’a Dokunanlar
Kalsın elem içinde

Bir değil iki değil üç değil
Diyorsunuz Dersim eğil
Dersimliler eğilmez eğilmez
Eğilenler bizden değil


Yönetmenliğini Nezehat Gündoğan ve Seslendirmesi Mümtaz Sevinç tarafından yapılan, "Munzur Akmasa" Belgeseli, Munzur’a hasret Dersimliler ve dostları tarafından hüzünle izlenildi.

Belgeselde Munzur görüntüleri, Munzur Vadisi, doğal yapısı bitki örtüsü ve hayvanlarıyla gösterilirken Dersimli çocukların, kadınların, yaşlı insanların Barajla ilgili eleştiri ve kınamaları ekrana geldi. Yine Barajın zararları ve doğal felaketi ile ilgili uzmanların görüşlerine yer verilerek. Barajın gereksizliği ortaya serildi.


Belgeselden sonra Berlin Munzur Cevre İnisiyatifi sözcüsü inisiyatif adına selamlayarak amaçlarının "Munzur Vadisi üzerinde yapılmakta olan barajlara engel olmak" olduğunu, bu bilinçten Hareketle, bireysel olarak hepimizin göstermiş olduğu duyarlılığı, toplumsal örgütlü bir güce dönüştürmek bir vazife oldu". dedi.

"Muzur Vadisi, Munzur Suyu, Munzur Dağı, bizim için sadece bir kavramlar zinciri değildir. Aksine varoluşumuzun, Yolumuzun, şekillenişimizin, kimliğimizin en kısa tanımlamalarıdır"

Munzur’un 1971 de milli park ilan edildiğini hatırlatan sözcü Munzur üzerindeki Baraj projelerinin Milli Parklar Kanunu, Anayasa, ilgili Çevre Kanunu’na göre, ilgiliı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’na ve diğer pek çok Ulusal mevzuata aykırı olduğunu bildirdi.

Uluslar arası sözleşmelere imza atarak yükümlük altına giren Türkiye

-1979 Bern Sözleşmesi; Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Türkiye 1984 de taraf olmuştur.
-1972 Stocholm B. M İnsan Çevresi Konferansı Deklerasyonu
-1972 Paris, Dünya Kültürler Ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair sözleşme, Türkiye 1982 de taraf olmuştur.
-1992 Rio, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
-1992 Rio, B.M Çevre ve Kalkınma Konferansı Deklarasyonu
- AB Habitat ve Tür Yönetmeliği.

gibi sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Diyen sözcü "Barajlarla yaşam alalarımız sabote ediliyor.
87 köy göce zorlanıyor. İnancımızın, Kutsal Mekanları tahrip ediliyor, İnsanlarımız yerlerinden, yurtlarından sürülmeleri yoluyla kültürlerine olan bağları yok ediliyor. Dilleri susturuluyor."

"Sonuç olarak Munzur darda, yakın zamana kadar biz hep Munzur’dan yardım dilerdik, Hep Munzur made bi heval ama öyle görünüyor ki Baba Munzur’un yardıma İhtiyacı var, el verin, dest cide... Munzur tenge dero... dest cide". diyerek konuşmasını bitirdi.

Temsilciden sonra Dersimli sanatçı Cemal Kılınç Kırmançki, strand ve klamlarla dinletisini sundu. Israrlı istekleri kıramayan sanatçı, son olarak "Dersim Dört Dağ içinde" strandıyla alkışlarla sahneyi, İnisiyatifin diğer konuşmacısı Kemal B. Cemgil'e bıraktı.

Cemgil Konuşmasında " Biz şu anda planlı, programlı bir politikanın sonuçlarını yaşıyoruz." Osmanlı İmparatorluğu’nda, İttihat ve Terakki Cemiyeti'yle ideolojileşen Türkçülük de Sünni Müslümanların dışında kimseye yer yoktur. Dahası bu unsurlar Türkçülük ve Müslümanlığın önünde bir engel olarak görülüyordu. Gayri müslümlerin büyük çoğunluğu Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, 1915 de temizlenmişti. Bu ideoloji T. C tarafından devralınmış, geriye kalmış olan Koçgiri ve Dersim üzerine planlar yapılmaktaydı"

Dersim fethi için hazırlıklar başladı. Mart 1921 de Sivas Zara/ Koçgiri, Erzincan, Elazığ güzergahında "tedip" başkalarına örnek olacak ceza "tenkil" toplu tepeleme harekatı yapılacaktı.

Ta 1875 de Osmanlı Paşası, Erzurum Müşaviri, Semih Paşa "Block havuz" yapılarak Dersimin kontrol altına alınmasını önermiş.
1930 da ise T.C Paşası Mareşal Fevzi Çakmak hazırladığı "Dersim Raporu" da "Block Havuz"lar oluşturulup Dersimlileri çok uzak ovalara gönderilmesi ve Türk köylerine dağıtılmasını öneriyordu.

Atatürk'ün soyadını Ateşten Türk koymak istediği Mahmut Esat Bozkurt "Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost düşman, hatta dağlar hakikati böyle bilsinler." 19.09.1930 Milliyet

İkinci adam İsmet İnönü 27 Nisan 1925, Türk Ocağı Kongresi’nde "Biz açıkça Milliyetçiyiz ve Milliyetçilik bizi birleştiren yegane unsurdur. Türk çoğunluğunun yanında diğer unsurların hiçbir etkisi yoktur. Her ne pahasına olursa olsun, ülkemizde yaşayanları Türkleştirecek, Türklere ve Türkçülüğe karşı çıkanları yok edeceğiz" diyordu.

1925 de Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılır. Bu kanunun önemini Atatürk şöyle anlatır; "Efendiler, Tekke ve Zaviyelerle, Türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük ve türbedarlık v.b bir takım ünvanların kaldırılması ve yasaklanması da Takriri Sükun Kanunu yürürlükte iken yapılmıştır. Bu konularla ilgili yürütme ve uygulamaların toplumumuzun, hurafeleri inanan, ilkel bir kavim olmadığını göstermek bakımından ne kadar gerekli olduğu takdir olunur" Nutuk, Cilt 2 TDK Yay., 1978, s.655

"Cumhuriyette Alevilere en kutsal yaşama hakkı tanınmıyor. İnançları, ilkel, sapkın, falcılık ve hurafe olarak karalanıyor.
Alevi ocakları, tekkeleri yasaklanıyor. Alevi ruhbanlara yasak getiriliyor. Cem ve ibadetler yasaklanırken. 1915 Diyanet İşleri Bakanlığı, kuruluyor. İman Hatip Okulları kuruluyor. Ocak 1923 de yabancı gazetecilere bizzat Atatürk kurulan devletin resmi dininin İslam olduğunu söylüyor. Balkanlarda yaşayan Hıristiyan Gagavuz Türkleri’ni Türkiye'ye getirilme önerisini ret ederken, Bosna Sünni Müslümanlara severek kapılarını açıyorlar. Türkçülüğü birleştiren tek unsur olarak Sünni Müslümanlığı görüyorlar"

1933’de Jandarma Umum Komutanlığı tarafından hazırlanan "Dersim Raporu". 50 sayfasında "Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmamış olsaydı, bugün güzel Türkiye'mizde tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkanı belki de mümkün olmayacaktı"

38 de kanlı katliam, 38 sonrası beyaz katliam, şimdide kutsal doğamızın katliamına ferman yazmaktalar, diyerek konuşmasını tamamladı.

Pir Mahmut ise Konuşmasında; "Biz o dağlara, o ovalara, o vadilere, o kutsal nehirlere, derelere, çaylara cümle canlılara ikrar vermişiz. Başkaları için Kabe ne ise, başkaları için Mekke ne ise, başkaları için zemzem suyu ne ise, başkaları için Kudüs ne ise bizim içinde Dersim, Munzur, Xızır, Düzgün Baba, Gola Çatu ve diğer ziyaretgahımız, Cem olduğumuz ikrar verdiğimiz, yolumuz yolağımız odur. Kutsaldır, kutsal mekanlarımızdır ve kutsalımızdır. Munzur bizim Ab-ı hayat suyumuzdur. Biz Munzur suyu ile sütlerimizi mayalarız. Doğamız Munzur suyu ile canlanır var olur, toprağa düşen cemre Munzur suyudur.

"Şimdi doğamızı evimizi barkımızı yıkıyorlar, katlediyorlar. Ayıptır, günahtır, zulümdür. İnsana, Hayvana ,doğaya, tüm canlı, varlıklara. Bizi boğuyorlar baraj sularıyla. Katliamlar yetmedi simdi de bizi mekansız bırakarak Yolumuzu, yolağımızı kiblemizi yok etmek istiyorlar".

"Goa Çatu su altında kaldı, Munzur, artık sularıyla kirletildi, Savaş, çatışma hiç bitmedi. Hala çatışmalar devam etmekte.
İkrar imanımız şeriatçılara ters geldi hep ezelden beri bu böyleydi şimdi öyle olduğu için doğamızı katlediyorlar".

"Paraya tamah edip topraklarını satanlar, ikrarlarından döndüler. Sizler İkrarınıza, doğanıza, hakkınıza ve kendinize sahip çıkacaksınız. Bizler yaşlandık sizler bu yurdunuzda yaşayacaksınız. Malınıza mülkünüze özünüze sahip çıkın". diyerek konuşmasını bitirdi.

Pir Mahmut’tan sonra Kemal Kahraman ile Maviş Güneşer Kırmançki strandlar ve klamları otantik dersim çalgıları olan tambur ve def ile çok güzel bir dinleti sundular. Büyük bir beğeni ve kısık seslerle dinleyicilerde katılarak efkar dağıttılar.


Reber Cengiz Ünal

Am heutigen internationalen Aktionstag gegen Staudämme hat eine Informationsveranstaltung
zu den geplanten Staudämmen im Munzur-Tal, Türkei, stattgefunden. Zunächst wurde der Dokumentationsfilm "Munzur akmazsa" von Sebahat Gündogan gezeigt.
Der Informationsabend, der in der alevitischen Kulturgemeinde Berlins sattfand wurde literarisch und musikalisch von Kemal Cemgil, Kenan Akgül, Cemal Kilinc, Kemal Kahraman & Mavis Güneser begleitet.